Serap Oruç

Çanakkale'nin Ardı Vatandır

Serap Oruç

18 Mart Çanakkale Zaferi'ni bu yıl yeniden idrak ederek ve tüm kahramanlarımızı minnetle anarak bu satırlarıma başlamak istiyorum. 

Çanakkale, bizi biz yapan köklerimizdir.

Vatan sevgisinin vücut ile buluşmuş hâlidir.

Çanakkale Boğazı'nın en dar yeri olan Kilitbahir'de kaç vatan sevdalısının en geniş inançla birleşmiş umudu vardır ve en geniş yeri olan Erenköy'de kaç vatan sevdalısının inancı azalmış, umudu daralmıştır. 

Çanakkale'de dokunduğumuz her taş, her toprak bizi yeniden köklerimize bağlayan mihenk taşıdır.

Kimi yerinde bataklıklar,  kimi yerinde sarp dik kayalıklar, bir tarafta kıyıya yanaşılmaz kıyı şeritleri, kiminin siperi yok, kiminin top kullanma şansı yok, sadece tutunduğu vatan sevdasına olan inancı var, güçlü imânı var.

Çanakkale Cephesi İstanbul'a, Trakya'ya, Bursa'ya, Balıkesir'e yakın olduğu için halkça  bilindiği gibi yiyecek bulmada sıkıntı yaşamamaktadır. Lâkin ciddi derecede su sıkıntısı yaşamaktadır. Birçok kuyudan insan ve hayvan cesetleri çıkartılmıştır. Verem, dizanteri, sıtma, ateşli hastalıklar, iltihapsal hastalıklar, cilt hastalıkları, tifo, göz hastalıkları, psikolojik hastalıklar gibi salgın hastalıklar yayılarak artmıştır.

Çanakkale'de Osmanlı kaynakları kayıtlı verilerine göre 251.309 kişi zayiatımız vardır ve 60 bine yakın şehidimiz düşman askerince şehit edilmiştir. 45 bin civarı askerimiz de salgın hastalık sonucu canını teslim etmiştir.

Çanakkale can pazarımız olmakla birlikte atalarımızın elde etmiş olduğu en kıymetli başarıdır.

Çanakkale’nin ardı vatandır ve vatan sevdalıları bu bilinçle oradadır. Çanakkale Türk Ordusu'nun zaferiyle sonuçlanmıştır. Tüm kahramanlarımızı saygıyla, minnetle, duâ ve rahmetle anıyorum.

Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un dizeleriyle siz değerli okuyucularıma saygılar sunuyorum.

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl...
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl!

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın âfakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hak'kın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı:
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hüdâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden, ilâhi, şudur ancak emeli:
Değmesin mâbedimin göğsüne nâmahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahâdetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerihamdan, ilâhi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden nâ'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin İstiklâl!
 

Yazarın Diğer Yazıları