Serap Oruç

Dünden Yarına Öğretmen

Serap Oruç

Öğretmenlerin topluma hizmetinin ve kazandırdıkları bilincin karşılığı asla ödenemez.

Öğretmenler; karanlık odalarda kalmışlara ışık olabilmenin derdindeyken değersizleştiriliyor. Sahadaki yetkililer yok sayılıp şikayet hattı denilen sözde merkezle kontrol velilerin eline veriliyor. Artık toplumun "neyi kaybettik de bu hale geldik" sorusunu kendisine sorması gerekiyor.

Çünkü öğretmenlerin karanlığa mahkum edildiği toplumdan aydınlık yarınlar umut edilemez. Öğretmenlerini koruyamayanlar yarınını da koruyup kollayamaz. Bugün İbrahim Oktugan öğretmene sıkılan kurşuna sesini sadece öğretmenlerin değil toplumun da çıkartması gerekiyor. Çünkü bugün sinirlenip öğretmeni öldüren yarın sinirlenip sınıf arkadaşını öldürür ya da aile bireyini öldürür. Sadece öğretmenler değil güvende olmayan, toplumun her bireyi güvende değil.

Öğretmenler psikolojik ve fiziksel şiddete uğradığında susmaya devam edilmesin, artık yeter! 

Bir öğretmeni hayattan koparan bu olayı hiçbir siyasinin gündem etmemesi çok acı.

Bazıları diyecek ki "Şiddet uygulayan öğretmenler de var." Evet var; aşırı kibirli, üstünlüğü var olduğunu düşünen, kompleksli öğretmenler var, doktorlar var, polisler var, avukatlar var,  hemşireler var, yalan yazan yazarlar var, asgari personel var, oto tamirci var, pislik içerisinde yemek üreten yemek firması sahipleri var... Var da var. Yani kalitesi aşağılarda lâkin meslek sahibi olmuş birçok insan var. Çünkü insan olan her yerde bunların olması normal. Fakat yok olan şu; şiddet uygulayan bir öğretmen gündem olunca ülkenin bütün öğretmenleri suçlanıyor da bu elim olay yaşandığında neden bütün öğretmenlerin yanında olunmuyor?

Bugünün ebeveynleri aşırı hoşgörülü, kuralsız, sınırsız, çocukları ne talep ederse etsin sorumluluk alması ve hak etmesi gerekmeden her şeyi hazır önünde bulundurma eğilimindeler.

Sorumluluk almayan, ders çalışmayan çocukların neredeyse tamamına günümüzde "okulun iyi değil,  öğretmenlerin iyi değil, sorular çok zorlayıcı, sen haklısın" diyen aileler türedi. Öğrencilere öğretmenleri suçlayıcı dil kullanmıyor, uyarıyor. Artık bunu bir anlayın lütfen.

Lâkin aileler sürekli öğretmenlere suçlayıcı dil kullanıyor, bu yetmiyor; aileler öğretmenlerle okula gidip ya da arayıp kavga ediyor. Öğretmenleri çocuklarının yanında aşağılamaya çalışıyor, sürekli yeriyor. Saygının göz ardı edildiği, sınır aşıldığı yerde maalesef ipler kopuyor.

Bizim dönemimizde bizlerin ebeveynleri bizi öğretmenlerimize teslim ederken "eti sizin kemiği bizim" diyerek teslim ederdi. Bu çocuğuma her şeyi dilediğiniz gibi yapın demek değildi.  Bu "siz öğretmensiniz, benden daha çok bilgi sahibisiniz, en iyi siz öğretirsiniz" demekti.

"Siz farklı çocuklarla da karşılaştınız benden daha tecrübelisiniz" demekti. 

"Çocuğumun eksik ya da fazlasını benden daha iyi görüp, gözlemleyip yönlendirebilirsiniz" demekti. "Ben annesiyim, ben babasıyım, disiplin ve sevgiyi birbirine karıştırırım ya da dozunun ayarını kaçırırım ama siz hangisine ne kadar ihtiyacı olduğunu benden daha iyi bilirsiniz" demekti.

İşte tüm bu ufak detaylar "öğretmene, verdiği emeğe saygı duyuyorum"  ifadesinin göstergesiydi.

Kısaca eğitim evde başlardı, okulda değil. Çocukların öğretmenlerini sevmeseler bile yanında konuşmazdı ebeveynleri, her gün saygılı ol diye uyarırdı. Çünkü "çocuklar öğretmenlerini sevip saydığı kadar okulunu, dersini, öğrenmeyi öğrenmek için gayret etmeyi sever" bilinci vardı.

"Aman çocuğum kendini nasıl iyi hissediyorsan öyle davran, başkalarından önce kendini düşün, önemli olan sensin, senin duyguların" diyerek yetiştirilen çocuklar ve gençler toplumun hiç bir kuralına uymuyor, uymayacak da. Çünkü uyum sağlamakta zorlanacak, saldırgan yönlerini geliştirecek, etrafındakilerin sadece kendi etrafında dönmesini bekleyecek, kendinden başka hiç kimseye merhamet etmeyecek, öncelemeyecek, sevmeyecek ve saymayacak ilerideki hayatında birçok kişiye psikolojik ve fiziksel zarar verecek. 

Toplumun artık şunu kabul etmesi gerekiyor: Her öğretmen gerektiğinde tatlı, gerektiğinde sert çıkarak öğrencilerini ikaz edebilir.

Bu durum öğrencilerin psikolojisine zarar vermez, aksine ilerde hayatlarını etkileyecek hatalardan öğrencileri koruyup kollar.

Dün hayal bile etmediğimiz bir alandan bugün ayaklarımızın üzerinde dimdik durup, geçimimizi sağlayabiliyorsak yarına bizi hazırlayan öğretmenlerin sayesinde değil mi sahi?

Hz. Ali "Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum" sözünü boşuna söylememiştir.
Mustafa Kemal Atatürk "Toplumların uygarlık düzeyi öğretmene verdiği değerle ölçülür" sözünü boşuna söylememiştir.

Anlayana kadar üzerine düşünülesi iki söz.

Artık düşünün!

Artık öğretmene dokunma!

Artık öğretmenime dokunma!

Artık politika yapıcılar kınama ile yetinme!

Artık ülkemin öğretmenleri kırgın girmesin derse!

Öğretmenlerin yarınlara dokunan can suları insanlar olduğunu aklından çıkarma!

Saygılar.
 

Yorumlar 1
YUNUS EMRE KÖSOĞLU 13 Mayıs 2024 15:05

Hocam ellerinize sağlık çok güzel değinmişsiniz konuya maalesef öğretmene saygı kalmadı başımızın üstünde gòtürmemiz gereken kişiler cinayete uğruyor o kadsr güzel yazmışsınız ki tekrar kaleminize sağlık ...

Yazarın Diğer Yazıları