Halime Korkmaz

Bazı İşler Hem Azim Hem Kararlılık İster

Halime Korkmaz

Dünya, farklı farklı işlerle, davranışlarla ve sözlerle yoğrulan bir yerdir. Bunlardan bazısı kolay bazısı zor bazısı önemsiz bazısı önemli bazısı üzücü bazısı sevindiricidir. Bu yaşanılanlardan bazıları ise hem azim hem de kararlılık ister. Genel olarak insan özelde mümin, bunları bir sıraya göre sınıflandırmak ve öncelik sonralık sırasına göre hayatına devam etmekle mükelleftir. Bu, dünyada başarının anahtarıdır. Diğer taraftan ahirete iman eden kişi için ise Allah katında hem azim hem de sebat isteyen işler olduğu da bilinmesi zaruri bir durumdur. 

Öncelikle her azim ve gayret gösterilecek şey, insan için aynı zamanda bir imtihan vesilesi olduğundan bu gerçek zaman zaman ama çoğu zaman insana zor gelebilir. Çünkü imtihan kolay değildir ve kopya çekilmez. Her azim, yanında sabırla gelir sabretmesini bilen için.

Öncelikle azim ve sebat ettiren işler, hiç şüphesiz insanoğlu için hayatının önceliği başka bir ifade ile kişiyi özel yapan temel özelliklerinden olacaktır. Mesela şu ayet bu gerçeği haber veriyor: “Mallarınız ve canlarınız hususunda mutlaka imtihan edileceksiniz; sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve müşriklerden birçok üzücü sözler işiteceksiniz. Eğer sabreder ve günahlardan sakınırsanız, elbette bu davranış, yapılmasında azimli ve kararlı olunması gereken en mühim işlerdendir.” (Bakara 2/186) Mallar ve dahi canlar, insan için dünyada sahip olduğu en değerlilerdendir. İnsan, canım dediğiyle de imtihana tabi tutulur, malım dediğiyle de. Kısaca sahip olduğu her şey insan için imtihandır. O zaman özellikle Müslüman, ahireti hatırından çıkarmadan itina, sabır ve kararlılıkla hayatına devam etmek zorundadır. Ahlanıp vahlanmadan, sızlanıp kıvranmadan kimseye eziyet etmeden... Sabırla yani dayanma gücüyle, pes etmeden ve itina ile tahammül ederek ve daha da önemlisi günaha girmemeye çalışarak. Çünkü günaha girildiğinde hele hele acele edip olayın önünü-sonunu düşünmeden yaşanıldığında bundan ne Allah ne de kulları razı olacaktır. İnsan hayatının her anında dünyada olduğunu yani kolaylığın ve zorluğun aynı anda vücut bulduğunu bilmesi gerektiğini aklından çıkarmadan yaşamak zorunda olduğunun farkına varmalı. Hatta ebeveynleri tarafından insan evladının dünyaya gözlerinin açar açmaz ilk öğretilecek dünya gerçeği; dünyanın bizatihi kendisinin azimle ve sebat ederek yaşanılan bir yer olduğudur. O zaman dünya insana ağır gelmeyecek ve dünyanın bir geçiş güzergahı olduğu her daim hatırlanacaktır.

Lokman’ın (AS) evladına insan olmanın ve insan olarak yaşamanın ilke ve esaslarını öğrettiğini hepimizi biliriz. İşte yine Lokman’ın (AS) öğretilerinden biri de insanın azmetmesi ve kararlı olması gereken işler listesidir. Şöyle diyordu Lokman (AS) Kerim Kitap’ta: “Evlâdım! Namazı dosdoğru kıl, iyiliği emret, kötülükten sakındır ve bu uğurda başına gelecek musîbetlere sabret. Çünkü bunlar azim ve kararlılık gerektiren mühim işlerdir.” (Lokman 31/17) Namaz, insan için sebat etmesi ve kararlı olması gereken bir ibadettir. Namaz, insanın bıkmadan usanmadan ve ömrü boyunca devam etmesi gereken bir ibadettir. İbadetlerin hele hele günlük yerine getirilmesi gereken ibadetlerin yazı-kışı, baharı-güzü, tatili-işi, düğünü-bayramı yoktur. Bu ibadetler, her zaman ve zeminde vakti geldiğinde ve vakti geçirilmeden kişinin üzerine farz kılınmıştır. Zira namaz, Allah’ın huzuruna kulunu çağırması daha da önemlisi onu kabul etmesidir. Ne büyük bir mükâfattır bilen için ve lakin pek çok kişi bu ibadete başlayıp da yola adım atmaz bırakıverir ta yolun başında... Bu sebeple olsa gerek namaz; azmedilecekler listesinin ilk sırasında yer alır.

İyiye iyi deyip teşvik etmek ve kötüye kötü deyip uzaklaştırmak, artık bizim yaşadığımız çağdaki dünyada pek yok gibi. Herkesin sustuğu ve kimseye yaptığının yanlış olduğunu demeyi bırakalı uzun zaman oldu sanki. Ne iyiye iyi ne kötüye kötü denilmeyen aksine kötünün iyi olduğu zannedilen ve teşvik edilen, iyinin ise kötülenerek uzaklaştırıldığı bir çağda yaşıyoruz. Bundan olsa gerek ki bu işler de azim gerektiren işlerden sayılıyor Rahman’ın katında. “Bıktım, usandım, yoruldum” demeye müminin hakkı yoktur ve bu sebeple sabır hatta sabrın da en güzeli, onun kuşatıcısı ve kalkanı olmak zorundadır. Sabır elbisesi giyilmeden azmedilen işler sonuca ulaşılmaz. İnsan, sadece ve sadece gül bahçesinde yaşamak için gelmedi dünyaya. Bunun farkına vararak yaşadığı takdirde gül ve dikenin beraber olacağını önemli olan buna rağmen hayatta kalınacağını ve herkes için “iyi bir insan” daha da önemlisi “iyi bir mümin” olması gerektiğini idrak ederek yaşayacaktır.

İnsan insanın kurdu olmayı mı yurdu olmayı mı tercih eder bilinmez fakat İnsan ilişkilerine dair önemli bir konu da birbirine karşı tahammül edebilecek seviyeye gelmektir. Çünkü dünya, herkes için yaratılmıştır ve hiç kimsenin hiç kimseden üstünlüğü yoktur. Sana ait olduğunu zannettiğin “yüce dünyan” başkasının da yine yüce dünyasıdır. Fakat insan, insana kurt olup da kemirmeye başladığında insana yaraşır tahammül gücüyle sebat etmesi de azim gerektiren işlerdendir ve aynı zamanda bu, büyük başarı olarak kabul edilir. “Bununla beraber bir insan dişini sıkar, sabreder ve kendisine haksızlıkta bulunanı bağışlarsa, şüphesiz bu, nefse hakimiyet, azim ve kararlılık gerektiren büyük bir fazilettir.” (Şûrâ 42/43)

Azim gerektiren işlerin en temel özelliği, devamlı surette yerine getiriliyor olmasıdır. Zaman zaman değil hayatın içinde hayatla birlikte hep var olan şeyler, Allah katında önem arz eder. Hz. Peygamber’in (SAV) şu hadis-i şerifi de buna işaret etmektedir. Resûlullah’a (SAV), “Allah katında amellerin en sevimlisi hangisidir?” diye soruldu. Resûlullah; “Az da olsa devamlı olanıdır.” buyurdu. (Müslim, Müsâfirîn, 216) o zaman her önemli iş, devam ettiği oranda kıymetlidir.

Azmedilmeye değer en önemli iş hiç şüphesiz Allah’a kulluktur. Müminin hayatındaki en önemli düşünmesi gereken ve eylemde bulunması gereken konu, onun kulluğu olmalıdır. “Allah’a kulluk et ve O’na kullukta kararlı ol.” (Meryem 19/65) ayeti de bu gerçeği mümine bildirmektedir. Kulluk dediğimizde bunu sadece ibadetlerle sınırlı tutamayız. İnsanın sabah kalktığı andan gece yatıncaya kadar, akıl baliğ olduğu andan son nefesini verinceye kadar yaptığı, yaşadığı, söylediği ve söylemediği her şey onun kulluğunun yansımasıdır. Doğru-dürüst olmasından, yalan ve riyaya kadar, kötü sözlü olmasından güzel sözlü olmasına kadar yani kişiyi tanımlayan her şey, onun kulluğudur. Bu sebeple kullukta kararlı olmak esastır ve azim gerektirir. Çeldiricilere uymadan yaşamak, kararlılık ister. Zira dünyada nefse hoş gelen şeyler insanı kuşatmıştır. Adeta abluka altına almıştır da insanın bunlara uyması saniye almayacak kadar insana yakındır. Buna uymamak ve Allah’ın kulu sıfatına uygun davranmak için Hz. Peygamber’in şu duasını hatırda tutmak elzemdir: “Ey kalpleri (hâlden hâle) değiştiren Allah’ım! Kalbimi dinin üzere sabit kıl.” (Tirmizi, Kader, 7)

Sonuç olarak şunu öğreniyoruz ki, mümin hemen vazgeçemez, mümin hemen “olmadı bitti” demeye hak sahibi değildir. Mümin, sebat etmek için azimle hareket etmek ve mücadelesine devam etmek zorundadır. Hayat, insanın azmetmesi gereken zaman dilimiyle donatılmıştır. Ve herkes, kendi gayretinin ve azminin ekmeğini yer. Azmedilmeyen ve sebat edilmeyen işler, sonuca ulaşmaz ve insan istemediği durumu ve hayatı yaşar. Mümin, sabırla, azimle ve kararlılıkla hayat yoluna devam ederek dünyasını ve ahiretini imar etmekle emrolunmuştur.

Yorumlar 2
Mehmet 18 Şubat 2024 12:04

Sağolasınız sayın hocam, çok güzel bir yazı, her mü'minin en hassas olması gereken konu, sağolasınız.

Hasan 18 Şubat 2024 01:05

Sayin hocam elinize kolunuza kaleminize saglik.

Yazarın Diğer Yazıları