Kadriye Doğan

Arzular ve İrade

Kadriye Doğan

İnsan kendini bildikçe rabbine yakınlaşır. İnsan olduğunu kendinde çok güzel özelliklerin gücün olduğu kadar zaafların, nefsinin onu sürüklediği kötülüklerin yanlış duygu ve arzuların da bulunduğunu kabul etmek demektir. İnsanoğlu çok çabuk telkin etkisinde kalıp yanlış şeylerin peşine de düşebilir. İrade ve takvası ile melekleri de kıskandırabilir. İnsanı bir hayvanat bahçesi  bekçisine benzetebiliriz. Hayvanat bahçesinde aslan, kaplan, tilki, bulunmakta ve bahçeyi ziyaret edenlere gösterilmektedir. Bu hayvanlar kafesler içerisinde bulunmakta. Bu sayede kolayca idare edilebilmektedir. Hayvanat bahçesinin bekçisi onları her biri için özel düzenlenmiş kafeslerde tutmakta birbirlerine karışmamalarına ve dışarı çıkmamalarına dikkat etmektedir. Ancak bu hayvanlar kafeste açta bırakılmamakta ve bekçi tarafından yiyecek verilmekte temizlik ve bakımları yapılmaktadır. Bu halleriyle hayvanlar bahçe bekçisine zararlı değil bilakis geçimini temin ettikleri için faydalıdırlar bile.

Bir de şöyle düşünelim; Hayvanlardan birinin mesela, tilkinin kafesinin kapısı açık unutulsa neler olur. Elbette bahçe bekçisi bu hayvanın kaçtığını görünce hemen peşinden koşar ancak özgürlüğüne koşan hayvan çok hızlı koşacak büyük ihtimalle bekçi onu yakalayamayacaktır. Kafesin arkasındayken rahatlıkla idare edebildiği uysal hayvan şimdi bekçiye kafa tutan bir canavara dönüşmüştür. Bu arada belki çevreye hatta bekçiye de zarar verecek, can ve mal kaybına neden olacak ,etrafa dehşet saçacaktır. Bekçi eğer canını kurtarabilirse yorgun argın ve eli boş geri döndüğü zaman birde bakacak ki, bahçedeki diğer hayvanlar bakımsız kalmış, kimi açlıktan ölmüş, kimisi azgınlaşmış ve etrafa saldırır hale gelmişler. Artık hayvanat bahçesine eski huzurlu ve güzel hale getirmek neredeyse imkansız hale gelmiş. Üstüne üstlük ihmal ettiği ve olanların hepsinden sorumlu tutulduğu için cezalar verilmiş belki de işten atılmıştır.

İşte içindeki çeşitli arzular karşısında inşan bu anlattığımız hayvanat bahçesi bekçisine benzer. İnsanın gönlündeki türlü arzular, hırslar, kafeslerin arkasındaki hayvanlar gibidir. Kişi eğer onları, dinin emir ve yasaklarına uyarak iradesi altına alır, bu arzulara kendini kaptırmazsa bu arzular insanlar için zararlı değil faydalıdırlar. Yalnız eğer insan bu arzularından herhangi birini emir ve kumandasından çıkarırsa o ondan itibaren azgın bir canavar durumuna gelen arzusunun esiri olur. Kişi ömrü ve imkanı oldukça o arzusunun peşinden koşar onu yakalamaya çalışır fakat ne kadar koşarsa arzusu ve ihtirası onun önünden gideceği için hiçbir zaman onu yakalayamaz. Günün birinde dizlerinde derman biter, perişan ve yalnız kalıverir. Bazen emir ve kumandasından kaçırdığı arzu aslan, kaplan gibi öldürücü ve yıkıcı olabilir. O zaman vurur, kırar, öldürür. Kendisine ve çevresindekilere zarar verir. Sahibini bile öldürebilir. Bu arzusunun esiri olan insanın boynuna mesuliyet hem bu dünyada hem de ahirette yüklenir, ondan sorulur ve cezasını çekmesi istenir. İşte dinimiz insanın kalbindeki arzularını yok etmesini değil dinin emir ve yasaklarına uyarak iradesi altına almasını istemektedir. Kişinin işlediği günahlar, Allah’ın gösterdiği doğru yoldan çıkmak hayvanat bahçesinin kapısının açık unutulmasına benzer.

Allah'ın emrinden ayrılan ömrü boyunca hırs ve arzularının peşinden koşar. Böylelikle hem dünyasını hem de ahiretini eli ile perişan eder.

Yazarın Diğer Yazıları