Nefise Köylü

Bu Yaşananlar Unutulacak Gibi Değil!

Nefise Köylü

Koskoca 2024 yılının ortasına geldik. Yılın en güzellerindeyiz. Baharın bitişi, yazın gelişini karşılıyor ama mutlu değil. Aksine çok hüzünlü çok…

Geçen hafta Filistin’ li Kardeşlerimiz gördüğü zulmün acısı kalplerimizi kavurdu. Nefes alamadık çünkü acı sanki vücut buldu ve boğazlarımıza yapıştı.

Ben, Filistin – Refah Kentinde artık amiyane tabirle sıkışan, kesinlikle gidecek yeri kalmayan kardeşlerimizi, masum kadınları, çocuklar ve hatta bebekleri uyku saatinde naylon çadırları bombalayarak şehit eden İsrail’i lanetlemeyen ve ŞEHİT OLAN kardeşlerimize yüreği sızlamayan kimseyi tanımıyorum, tanımakta istemiyorum.

Yaşanan soykırım, canice kıyım, insanlık dışı İsrail müdahalelerine karşı durma içgüdüsüne sahip olmak için Müslüman olmaya gerek yok İNSAN OLMAK YETERLİ.

Bundandır ki, bizim ülkemizde ya da herhangi bir Müslüman ülkede yaşanmayan haykırış dünyanın dört bir yanında farklı dinlere mensup insanlar tarafından yaşanıyor.

Dünya halklarının ve ülke yönetimlerinin çoğunun gündeminde İsrail’in uyguladığı soykırım neticesinde Filistin halkının yok oluşu var. Bağırıyorlar, yürüyorlar, itiraz ediyorlar, çığlık atıyorlar, yasal platformlarda Filistin’i tanıyorlar, soykırımı yasal olarak gündeme getiriyorlar. Üstelik bunu şov ya da gösteriş olsun diye değil, sırf gündeme kıyısından köşesinden ortak olalım diye değil, gerçekten YAŞANAN İNSANLIK AYIBINA, KATLİAMA, SOYKIRIMA müdahale edilsin ve bir şekilde son bulsun diye yapıyorlar.

Buna nazaran diğer Müslüman dünya ülkeleri, bil hassa Arap ülkeleri yanı başlarında yaşanan bu katliama karşı 3 maymunu oynuyorlar. Görmedik- duymadık- bilmiyoruz. Nereye kadar 3 maymun olacaklar, bu katliama karşı durmamanın hesabını nasıl verecekler bilmiyorum ama illaki keser döner sap döner, gün gelir hesap döner diyorum başkada bir şey demiyorum.

Her şey bir kenara kalsın, bu soykırımda, bu vahşette canımı en çok yakan çocuklar ve bebekler oldu. Şuan derdimiz, acımız Filistin ama nerede ne zaman bir çocuk zulüm görse benim nefesim kesiliyor. Onun başına gelenler hakkında hiçbir kontrolünün olmadığını, ne derece savunmasız hissettiğini, ne kadar çaresiz olduğunu hissediyorum ve ruhumun sızısı nefes almamı engelliyor. Duyduğum acının tarifi yok. O masum çocuğun acı duyduğu, yaralandığı, üzüldüğü dünyada yaşamak istemiyorum.

Ve Filistin’de şuan bütün çocuklar acı çekiyor. Onların bir gelecekleri yok, anneleri yok, babaları yok, aileleri yok, yiyecek ekmekleri yok, uyandıkları günü şehit olarak bitirmeyeceklerinin bir garantisi yok...

İnanın yazarken parçalanıyorum. Kalbimin üstünü vicdansızlık, canavarlık, saf kötülük çiğniyor sanki nefes alamıyorum.

Şuan kimse şunu düşünmemeli; BEN TEK BAŞIMA NE YAPABİLİRİM Kİ! Yaşanan bu vahşet karşısında düşeceğimiz en büyük gaflet bu olur diye düşünüyorum.

İspanya’da, Fransa’da, Amerika’da, Almanya’da insanlar Müslüman olmamalarına ve devlet birimleri tarafından yer yer baskılanmalarına rağmen neden sürekli miting düzenliyorlar, sosyal ağlardan paylaşımlarda bulunuyorlar, vahşeti durdurun diye haykırıyorlar? Çünkü İsrail’in yaptıklarının, sonsuz derecede kötü ve kabul edilemez olduğuna inanıyorlar, Filistin de ki halkın derhal bu zulümden kurtarılması gerektiğine inanıyorlar, bu inançlarını her platformda bıkmadan, yorulmadan dile getiriyorlar.

Biz onlar kadar istikrarlı değiliz, net!

Biz sabah sosyal platformlarda ki gündeme göre şekillenen bir toplumuz. ‘‘Bu gün Filistin ile ilgili paylaşımı yapılmış aa hadi bende yapayım, demek ki bu günün gündemi bu…’’ biz gündem değerlendirmesini paylaşılan fotoğrafların popülerlik derecesine göre yapıyoruz.

Toplumumuz içinde sinsice yayılan cehalet ne yazık bu derece vahim durumda.

İnsanlar Filistin’de ne yaşıyor, çocuklar ne durumda, yaşanan bu vahşetin nedenleri neler, sonuçları neler ve en önemlisi bu vahşete BİZ NASIL DUR DERİZ, NASIL YARDIM EDEBİLİRİZ, NELER YAPABİLİRİZ, ne yazık toplumumuzun yüzde 60’ının bu durumdan haberi yok!

Filistin hakkında onlarca yazı yazdım, sosyal ağlardan, bloğumdan, gazetede ki köşemde… Özellikle sosyal ağlardan yazdığım yazı binlerce kişiye ulaştı. İnşallah bir uyanışa sebep olmuştur ama yetmez!

Dediğim gibi, bu FİLİSTİN konusu bu gün gündeme göre hatırlayıp, yarın gündem değişince unutacağımız bir konu asla değil.

Bu bir katliam, bu soy kırım, Müslümanlığın gördüğü en büyük zulüm bence…

Sürekli direnişte olmalıyız, sürekli haykırışta olmalıyız, sürekli ve sürekli.

Şuan dünyada bir infial oluşmuş durumda. Zaten tüm dünya durumun farkında ve insanlık haykırıyor, bizde sosyal ağlardan paylaşımlarımızla bu haykırışa aralıksız destek vermeliyiz.

En büyük darbeyi İsrail’in tek sığınağı olan parasal değerlerini boykot ederek verebiliriz. Ben o üründen başkasını kullanamıyorum, o temizlik maddesi olmadan olmaz, o ürünü içmeden duramıyorum… Yok! İsrail menşei ürünler belli, almayacağız, durmadan - yılmadan BOYKOT EDECEĞİZ.

Ve hepsinden önemlisi yardım! Siz hangi yardım kanalına güvenirsiniz, hangi yardım kanalını tercih edersiniz bilmem ama ne olursa olsun sürekli Filistin’de ki kardeşlerimize YARDIM GÖNDERMELİYİZ. Geçen ay yardım etmiştim, ee iki kere yardım mesajı gönderdim ya, ben bir kez yardım gönderdim yeter… gibi algı kabul edilemez! Filistin ‘de bebekler açlıktan ölürken biz burada yastığa başımızı rahat koyamayız, o yüzden sürekli az ya da çok kardeşlerimize yardım göndermeliyiz.

ZULME SESSİZ KALAN DİLSİZ ŞEYTANDIR.

Bu sadece Müslümanlara karşı uygulanan zulüm için geçerli değildir.

İslamiyet de bu böyledir! Dünyanın neresinde bir zulüm varsa fark etmez, Müslümanlar bu zulme sessiz kalmamalıdır.

Kaldı ki, dünyada eşi benzeri görüşmemiş bir zulme maruz kalanlar bizim Müslüman kardeşlerimiz.

Bu zulüm durmayacak diye umutsuzluğa kapılıp kabuklarımıza çekilmeyelim. Bu zulüm, bu vahşet, bu soykırım Vicdanı Olan, Kalpleri Halen İnsan Kalan, Merhameti Unutmayan İnsanlığın itirazı ile son bulacak inşallah.

Yazarın Diğer Yazıları